19 Kasım 2012 Pazartesi

Ordu'nun dereleri...


Dünyadaki bütün stoperler arasında bir anket yapma imkânı olsa ve şu anda oynamak istemediğiniz tek takımın ismini söyleyin dense eminim hepsi Trabzonspor der. Sağ stoperin aynı zamanda sağ bek, sol stoperin de aynı zamanda sol bek oynamak zorunda olmaları her maç ortaya ilginç görüntülerin çıkmasına sebep oluyor. Emerson ve Serkan’ın hem savunmada hem de hücumda takıma sağladıkları bir katkı olmamasının yanında, yaptıkları bireysel hatalar sonucu kendi kalelerinde yarattıkları gol tehlikelerinin de sayısı azımsanmayacak düzeyde.

Haftalardır kadro ve puan açısından istikrar yakalayamayan Trabzonspor’un kötü futbol ve sürekli geri pas yapma konusunda yakaladığı istikrar bir an evvel önlem alınmazsa puan kayıplarının artarak devam etmesine yol açacak. Zokora’nın yokluğunda Colman, Sapara ve Soner’den oluşan orta sahanın top hakimiyetinin çok daha üst seviyede olması gerekirdi.

Emre ile desteklenen forvet hattında gerek Janko’nun gerekse Yasin’in etkisiz oyunları ve birbirinden kopuk oyunları bordo mavililerin ilk yarıyı gol pozisyonuna giremeden kapatmasına neden oldu. Hücum bölgesindeki kısırlığın faturasını Yasin’e çıkartan Şenol Güneş oyuna aldığı Olcan’ın müthiş hareketleri sonucu yaptığı etkili ortasının Janko tarafından gole çevrilmesi ile bu hamlesinin meyvesini almış oldu. Doğruyu söylemek gerekirse bu değişiklik sırasında çıkması gerekenin Yasin değil, Janko olduğunu düşünmüştüm.

Düşündüğüm bir başka şey de Trabzonspor’un sezon başından beri gol bulduktan sonra sürekli geri çekildiği ve bunun sonucu olarak da kalesinde gol gördüğüydü ve öyle de oldu. Rakip kim olursa olsun Trabzonspor takımının bu denli aciz duruma düşüyor olmasının mantıklı hiçbir açıklaması yok. Bunu ne hocanın yetersizliğiyle, ne de futbolcuların kalitesinin düşüklüğüyle açıklayabilirsiniz. Bunun inanın mantıklı bir açıklamasını ben de bulamıyorum.

Halil, Olcan işbirliği ile gelen golle oyunda yeniden üstünlüğü yakalayan bordo mavililer önceki maçların aksine geri dönüş için bir direniş göstermiş olsalar da bu golden sonra da savunmaya çekilerek rakibinin etkili olmasını sağladılar. Skoru korumak için dönem dönem geri çekilmek anlayışla karşılanabilecek bir durum olsa da, takım halinde kendi yarı sahandayken bu kadar rahat pozisyon veriyor olmak şampiyonluğa oynadığını iddia eden bir takım için kabul edilemeyecek bir durum.

Daha önceki haftalarda da sık sık tekrarladığım gibi Trabzonspor takımı bugün ortaya koyduğu oyunla da şansının yanında olduğu karşılaşmaları kazanmaya, diğerlerinde ise puan kaybetmeye devam edeceğine dair görüntüsünü sürdürdü. Bugün bu şans Ordu'nun derelerinin yukarıya akmasını sağladı. Bundan sonra da böyle olmasını beklemek fazla iyimserlik olur düşüncesindeyim. Olumlu olarak söylenebilecek gelişmeler ise Olcan’daki kıpırdanma, Janko’nun golle tanışmış olması ve alınan 3 puandı.

10 Kasım 2012 Cumartesi

Şans Terazisi

Maç başlarken tribünlerin büyük bir bölümünün boş oluşunu yağmurlu havaya bağlayanlar asıl nedenin Trabzonspor takımının sezon başından beri hatta geçen seneden bu yana oynadığı kötü futbol olduğunu gözden kaçırmasınlar. Az gibi görünen taraftar sayısı bu futbol için aslında oldukça fazla bile sayılır.

Şurası bir gerçek ki Trabzonspor takımı rakip kim olursa olsun iç sahada ya da deplasmanda oyun üstünlüğünü elinde bulunduramıyor. Hatta bırakın oyun üstünlüğünü elinde bulundurmayı, önde olduğu zamanlarda bile çoğu zaman kendi yarı sahasına hapsoluyor. Bugün de bordo mavililer karşılaşmanın hemen başında iki farklı öne geçmesine rağmen bu tabloda bir değişiklik olmadı. Üstelik rakip ikinci ligden çıktıktan sonra kadrosunu süper lig seviyesine taşıyamamış olan Akhisar olmasına rağmen…

Savunduğu kanat yolgeçen hanına dönen Serkan’ın Zeki’ye, sahada hayalet gibi dolaşan Halil’in Yasin’e, ayağına gelen bütün topları rakibe atan Colman’ın Soner’e, Trabzonspor’un bu oyun sitemine daha uygun olmayan Janko’nun Emre’ye tercih edildiği bir takımın olumlu futbol oynamasını şahsım adına pek beklemiyordum ama Akhisar karşısında bile iki pas yapılamaması, organize şekilde atak geliştirilememiş olması ve maç boyunca sahanın en fazla mesai yapan ikilisinin Trabzonspor’un stoperleri olması gerçekten de acı verici.

İkinci yarının başlamasıyla Trabzonspor kalesini abluka altına alan Akigolar aradığı golü bulduktan sonra baskısını iyice artırdı ama yakaladığı pozisyonlarda biraz şanssızlık biraz da beceriksizlik sonucu beraberliği yakalayamaması sonucu hak ettiği bir puandan oldu.

Halil’e 75 dakika sabreden Güneş, sezon başından beri yapmış olduğu tek olumlu müdahaleyi Emre’yi oyuna alarak yaptı ve bu müdahalenin sonucunda Emre’nin taşımış olduğu topla gelen gol hem tribünleri hem de kendisini rahatlatmış oldu. Akhisar karşısında takımının bulduğu gollerden sonra şampiyonlar ligi finalinde gol buşmuşcasına sevinen deneyimli hoca verdiği bu görüntüyle psikolojik olarak pek de rahat olmadığını anlatır gibiydi.

Sonuç olarak Trabzonspor takımı ligin belki de en güçsüz takımı olan Akhisar Belediye karşısında üç puana sahaya futbol adına olumlu hiçbir şey yansıtamadan kavuşmuş oldu. Şans terazisinin kendi kesesine ağır bastığı için gelen bu galibiyet belki bordo mavililere biraz nefes aldırdı ama bundan sonraki haftalarda da oyun olarak taraftarının ümitlenmemesi adına her türlü sinyali verdi. Her zaman söylediğimiz gibi Trabzonspor takımı bu oyun anlayışı ile ancak şansının yaver gittiği karşılaşmaları kazanıp, şansının yanında olmadığı karşılaşmaları da kaybetmeye devam edecektir.
__________________

5 Kasım 2012 Pazartesi

Şenol Güneş Trabzonspor'u Unutmuş...

Şenol Güneş ya Trabzonspor’u çalıştırdığını unuttu ya da Trabzonspor’un ne olduğunu... İlk yarıda kendi sahasına hapsolan takımını seyretmeyi yeğleyen Güneş, ikinci yarıda ceza sahasına hapsolmasını da seyretmekle yetindi. Koca bir ikinci yarı rakibini seyreden bir takımın sahadan mağlubiyetle ayrılması gerekiyordu ve öyle de oldu. 

Diziliş anlamında Antalyaspor’un savunmasını ileride kurması ve oyunu rakip sahaya yığma düşüncesinde olmaları, buna nazaran bordo mavililerin genelde kendi yarı alanında kalıp kazandığı toplarla hızlı hücuma çıkmaya çalışmaları en azından benim izlemek istediğim bir Trabzonspor değil. Trabzonspor’un rakibini karşılayan değil, sahasına hapseden bir oyun mantalitesini benimsemesi, bunu sahaya yansıtması ve bu uğurda mücadele etmesi gerekir ama gelin görün ki ne hocası ne de oyuncuları bu ışığı vermiyor, veremiyor…

Trabzonspor takımının uzun yıllardan beri süregelen sol bek sıkıntısı Emerson transferinden sonra da devam ediyor. Sık sık yerini kaybeden Brezilyalı yapamadığı müdahalelerle de takımı zor durumlara düşürdü. Görünen o ki, bu sıkıntı ilerleyen haftalarda da devam edecek. Hatta birçok açığını kapatan Sol Bamba’nın da Afrika Kupası için ülkesinin milli takımına gideceği düşünüldüğünde durum biraz daha kaygı verici hale geliyor.

Maça dönecek olursak, Trabzonspor takımında sezon başından beri sağlanamayan kadro istikrarı oyuncular ve oyun üzerinde net hükümler vermemizi engelliyor. İlk yarıda rakibe verilmeyen pozisyonlar ikinci yarıda Zokora’nın da savunmanın içine iyice gömülmesi ve atakları orta sahada karşılamaması sonucu verilmiş oldu. Antalyaspor oyuncuları Zokora’nın boşalttığı bölgede rahat top yaptı. Buna bir de Soner ve Adrian’ın oyun kurmaktaki yetersizlikleri eklenince bordo mavililer kendi ceza sahasına hapsolmuş oldu.

Yaratıcı oyuncu eksikliği, oyunun yeterince hızlı oynanamıyor olması, topun kanatlara yeterince indirilememesi, indirildiği nadir anlarda ise etkili ortaların gelmemiş olması girilen gol pozisyonu sayısının azlığına yol açıyor. Bu durumu aşmak için Trabzonspor orta sahasının hücum oyuncularına daha fazla yardımcı olmaları ve son paslarda daha dikkatli olmaları gerekiyor. Savunmasını ileride kuran Antalyaspor karşısında ileri oynanan topların daha süratli olması ve daha sık denenmesi gerekirdi.

Sonuç olarak puan tablosunda Trabzonspor’u alt sıralara hapseden bir karşılaşma oldu Antalya’da. Şenol Güneş ve öğrencileri belki günü kurtarabilirlerdi ama bu oyun anlayışı ile bunun olması mucize olurdu. Şenol Güneş ve öğrencileri bundan önceki haftalarda olduğu gibi bundan sonraki haftalarda da şansının yaver gittiği karşılaşmaları kazanıp şansının yanında olmadığı karşılaşmaları kaybetmeye devam edeceğini göstermiş oldu.