30 Ağustos 2014 Cumartesi

Şike Süreci Yazı Dizisi - Bölüm 2

Şikenin Aklanmasında Siyaset, TFF ve Kurullarının Rolü

İlk yazıda belirttiğimiz üzere 1. ve 2. Etik kurullarının raporları arasında gözle görülür bir fark dikkati çekiyordu. İlk Etik Kurul raporu, önlemler alınmadan, yani şike yapanların aklanması emredilmeden önce hazırlandığı ve bütün deliller incelendiği için sadece Fenerbahçe kulübünün 5 maçta şike yaptığı, 6 maçta teşvik verdiği ve 3 maçta da şikeye teşebbüs ettiği tespit edilmiş ve rapora işlenmişti. Dile kolay Fenerbahçe Spor Kulübü, başkanı Aziz Yıldırım’ın kurduğu ve liderliğini yaptığı şike örgütü aracılığıyla toplam 14 maçta şike ve teşvik faaliyetinde bulunmuştu ve bu skandalı örtmek kanunlar çerçevesinde mümkün olmayacaktı.

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın bu dönemde akıl hocalığını yapan Rıdvan Dilmen ve kardeşi Mustafa Erdoğan’la düzenli olarak gerçekleştirdiği Pazar kahvaltılarının meyvesi olan ‘şike sahaya yansımadı’ safsatası NTV Spor ekranlarında Rıdvan Dilmen tarafından dillendirilmeye başlanmış, şikeyi aklamak için atanan Yıldırım Demirören’in de 30.04.2012 tarihindeki açıklamalarıyla da fikre ‘resmiyet’ kazandırılmıştı. Geriye bir tek adım kalıyordu; o da dosya hakkında karar verecek olan PFDK’nın açıklayacağı malumun ilanı…

İkinci Etik Kurulu’nda yapılan bütün ayıklamalara rağmen şike yok denilemeyen raporun ışığında, çalınan minareye kılıf uyduramayan PFDK üyeleri, eldeki minareye göre bir kılıf dikip, bunu da alelacele yapmışlardı. Öyle ya; hem kişilere ilgili maçlar dolayısıyla cezalar verip hem de ceza verilen maçların anlaşıldığı gibi bitmesine rağmen ‘şike sahaya yansımadı’ demek sadece zekâ seviyesiyle değil aynı zamanda da ahlak seviyesiyle alakalıydı ki, bu konuda da sıkıntı çekilmemişti.

Ulusal medyanın, şikecilerin resmi yayın organı gibi yalan ve maniple haberlerle halkı kandırdığı noktada, PFDK üyelerinin ‘Şikeden dolayı tüzel kişiler zarar görüp hak talebinde bulunamaz’ tespiti, ‘Trabzonspor’un ileride talep edeceği hakkın önüne geçmek’ için atılan bir adım olsa da bunu dile getirecek kimse olmadığı için çoğunluğun haberi dahi olmadı. Aynı PFDK üyeleri bir mucizeye daha imza atarak ‘Tüzel kişilerin yapılan şikeden menfaat sağlayamayacağı’ tezini de resmileştirmiş ve böylece ‘şike yapılmış olsa da bu Fenerbahçe Kulübü’nü bağlamaz’ demişlerdir…

Bütün bunlar yaşanırken, TBMM’de bulunan partilerden AKP, CHP ve MHP tarihlerinde hiç olmadığı kadar büyük bir uyum içerisinde sabahlara kadar çalışıp ‘Şikecileri aklama yasasını’ meclisten geçirmişler, Cumhurbaşkanı Sayın Abdullah Gül’ün yasadaki adaletsizliği hazmedemeyip yasayı tekrar görüşülmek üzere meclise göndermesi de bu üç şikeperver partiyi durduramamış ve yasa aynen onaylanarak tekrar meclisten geçirilmiştir.

Bununla da yetinmeyen 'Şikeperver üçlü', hapiste bulunan Aziz Yıldırım için 'şahsa özel' bir bedelli askerlik yasası çıkararak, sahte çürük raporuyla askerden kaçan bir şahıs, cezalandırılmak yerine ödüllendiriliyor, hapisteyken terhis belgesi satın alması sağlanıyordu!

Yazıda sürekli Sayın Başbakandan bahsediyor olmamız bu yazının siyasi bir algı yaratmasına sebep olmasın… Zira mevcut hükumet AKP hükumeti olduğu için şikecileri kurtarmayı öngören bu onurlu ve şerefli görev onlara kalmış gibi görünüyordu. Oysa gerek CHP gerekse MHP başkanları ve milletvekilleri de süreç boyunca hem Trabzonspor’un şampiyonluğunu şike yapan yöneticileri aracılığıyla çalan Fenerbahçe Kulübü’ne hem de bu hırsızlığın baş sorumlusu Aziz Yıldırım’a olan sevgi ve desteklerini dillendirmişti…

Öyle ki Mustafa Kemal Atatürk’ün partisi olmakla övünen CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, sahte çürük raporuyla Atatürk’ün kurduğu ordudan kaçmakta beis görmeyen Aziz Yıldırım’ı hapisten çıkar çıkmaz ziyaret etmişti… Gerek Kılıçdaroğlu gerekse partisinin milletvekilleri bu şike örgütüne destek verirken, Atatürk’ün; ‘Ben sporcunun zeki çevik ve aynı zamanda AHLAKLISINI severim’ sözünü unutmuşlar ya da ‘canım, ahlak olmasa ne olur’ düsturunu benimsemişlerdi…

Hükümetin ve ana muhalefetin şikeyi ve ahlaksızlığı son sürat desteklediği noktada Milliyetçi Hareket Partisi Lideri Devlet Bahçeli ve partinin bazı milletvekilleri de ‘şikeci hamisi’ payesinde hisse sahibi olmak istemişler, UEFA’nın Türk takımlarına yaptığı haksızlıkların kabul edilemez olduğu yönünde buyruklarla meydana atılmışlardır…

Oysa UEFA, Türk takımlarına haksızlık yapmamakta, bilakis şampiyonluğu şike yoluyla çalınmış olan bir Türk takımının, yani Trabzonspor’un hakkının yenmesinin cezasını vermekteydi ama maalesef kendi ülkesinde Trabzonspor bir Türk takımı olarak görülmüyordu. Hem de Trabzonlular’ın oylarıyla mevki ve makam sahibi olmuş kişiler tarafından.

Bütün bu gelişmeler cereyan ederken şike lobisinin TFF içerisindeki uzantıları son sürat çalışmakta ve kendilerine verilen görevi yerine getirip şikecileri aklamaya gayret göstermekteydi… TFF’nin disiplin talimatnameleri değiştirilmekte, UEFA’nın benzer davalarda aldığı kararlar kasıtlı bir şekilde yanlış tercüme edilerek kuralsızlıkların önü açılmakta, mahkeme kararları görmezden gelinmekte, şike cezası onaylanan kişiler futbolun içinde tutulmaya devam edilmekteydi…

Şike davasında bazı sanıkların avukatlığını yapan kişilerin aynı zamanda TFF kurullarında görevli olması, hatta Etik Kurulu başkan vekili Burak Öder’in Fenerbahçe Kulübü asbaşkanı Ali Koç'un mensubu olduğu Koç ailesinin ünüversitesi olan Koç Üniversitesinde göreve getirilmesi çoğularının bildiği ya da dillendirilen bir olay değildir. PFDK’nın verdiği hukuksuz kararı onayan Tahkim Kurulu Başkan Vekili Murat Balcı’nın da davadaki payı diğer kişilerle olan ilişkileri normal bir insanın midesini rahatça bulandırabilecek cinstendir. Merkezi, kurucuları arasında Şekip Mosturoğlu'nun da yer aldığı 'Spor Hukuku Enstitüsü' olan bu yapılanma hem televizyonlarda boy gösteren üyeleri hem de TFF kurulları içerisinde yer alan üyeleri aracılığı ile şikenin aklanmasında tam bir maşa görevi üstlenmişlerdir.

Bunun gibi bir çok kirli ilişkinin detaylı bir şekilde anlatıldığı çalışmayı Gökhan Koç’un kaleminden ekteki linki tıklayarak okuyabilirsiniz ; http://blog.radikal.com.tr/spor/sike-surecinin-bilinmeyen-aktorleri-57041


Peki, şike lobisi son sürat şike yapanları aklamak için yapılanmalar içine girerken ve faaliyetlerini sürdürürken Trabzonspor kulübü ve camiası ne yapmaktaydı? Serinin üçüncü yazısı olan ‘Şike Sürecinde Trabzonspor Camiası’ yazısıyla yarın bu konulara değineceğiz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder