5 Nisan 2015 Pazar

fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırı üzerine aklıma takılanlar

En son söyleyeceğimi en başta söylemem gerekirse; dün gece fenerbahçe otobüsüne yapılan saldırı cinayete teşebbüstür ve suçlu kişi ve ya kişiler bir an önce bulunup kanun önünde bu yaptıklarının hesabını vermeli, en ağır şekilde cezalandırılmalıdır.

Benzer bir olay bizde değil de medeni bir Avrupa ülkesinde olsaydı, dün geceden beri yaşananlardan çok farklı bir seyir izlemiş olurdu...

Mesela; saldırıya uğramış olan ve ölümden dönen kafilenin başkanlığını yapan yönetici, ki burada Mahmut Uslu; "olayı kulübünün şampiyonluk yarışına bağlamaz, insan canına kast edilmiş olmasının ciddiyetiyle beyanat verirdi". Sonuçta, ölmenize ramak kalmış ve hayatta olmanızı şansa borçlusunuz.

Dikkat ettiğim bir diğer unsur da olayla ilgili yapılan çelişkili açıklamalar. Kafilede yer alan fenerbahçeli bir görevli (ismini bilmediğim biri) şoförün vurulduğunu, bilincini kaybettiğini ve otobüsü güvenlik müdürünün zorlukla durdurduğunu söyledi. Bu bilgiyi Alaettin Metin de teyit etti. Oysa canlı yayında konuşan güvenlik müdürü, "şoförün yaralandığını (vurulduğunu) fark etmediğini, kendisinin şoföre frene basmasını söylemesi sonucu otobüsün şoför tarafından durdurulduğunu ifade etti".

İyi de bu konuda yalan konuşmaya, olayı farklı anlatmaya ne gerek var ki? Olay zaten yeterince ciddi. Otobüsteki herkesin canına kast edilmiş. Doğru bilgiler verip, insanları ve emniyet güçlerini doğru bilgilendirmek varken böyle bir tavır sergilenmesi kabul edilir değil...

Bütün bunlar olurken Türk medyasının mide bulandırıcı tavrı da her zaman olduğu gibi devam etti. Reyting uğruna böyle bir olayda bile yangına körükle gitmeyi tercih ettiler. Önce şoför ağır yaralı dediler, sonra da öldüğünü söylediler ve bu yalanları söylerken de o insanın ailesini zerre düşünmediler zira onlar için önemli olan insan hayatı değil, reyting!

Bir de bu olayda ki kolluk kuvvetlerinin acemiliği ve devletin valisinin yaptığı net olmayan açıklamalar var. Saldırının önce silahla, sonra taşla, sonra saçma atan havalı bir silahla yapıldığı açıklandı ve en son da ne olduğunun tespit edilemediğine bağlandı... İyi de olay yeri inceleme ekiplerinin uzmanlık alanına giren bu tür saldırıların ne ile yapıldığını tespit etmek bu kadar zor mu? Basit bir mantıkla, saldırı silahla yapıldıysa olay yerinde mermi kovanları olması, saçma atan havalı bir silahla yapıldıysa saçma parçaları olması, taş atıldıysa da taş olması gerekmez mi? Bunun tespitinin yapılması bu kadar mı zor?

Gelelim olayın diğer bir boyutu olan "art niyetli kullanımına" ve bu olayın Trabzon'a ve Trabzonspor'a saldırmak için bir fırsat olarak kullanılmasına... Olayın faili meçhul. Yani kim tarafından, ne amaçla yapıldığı bilinmiyor. Saldırının Trabzon ili sınırlarında yapılmış olması, saldırganın ya da saldırganların Trabzonlu ve/ve ya Trabzonsporlu olduğunu göstermez. Velev ki öyle olsun, bu durum bütün Trabzonlulara ve/ve ya Trabzonspor camiasına mal edilemez. Bu saldırı üzerinden Trabzon'a ve Trabzonspor'a olan kinlerini kusanların geçmişte de benzer tavırlar içinde olduğunun en yakın şahitleri yine bizleriz. Bu noktada tekrarlamak isterim ki bu saldırı kınanmalıdır. Suçlu ya da suçlular yakalanıp en ağır şekilde cezalandırılmalıdır ama her olayda olduğu gibi amacı üzüm yemek değil, bağcıyı dövmek olan başta spor medyası olmak üzere, bazı yöneticiler ve fanatik taraftarlar olayı her zaman olduğu gibi Trabzon ve Trabzonspor düşmanlığı noktasında tutmaya gayret etmektedir.

Bu noktada belirtmek isterim ki; futbol bir eğlence aracıdır ve hiç bir kupa ya da başarı insan hayatından daha önemli değildir.

Bu aşamada sosyal medyada ve hayatın diğer alanlarında Trabzon'a ve Trabzonspor'a öfke ile yaklaşıp hakaret eden, ırkçı söylemlerde bulunan fenerbahçelliler'e nacizane tavsiyem;  sistemin sizi fanatikleştirmesine, gözünüzü kör etmesine izin vermeyin. Olaylara takımınızın rengiyle değil aklıselim bakmaya gayret edin. Mahmut Uslu'nun olay henüz sıcakken atıfta bulunduğu 3 Temmuz sürecinin ne olduğunu ne olmadığını ortalama zekâya, normal bir ahlâka ve azıcık vicdana sahip olan herkes biliyor. 3 Temmuz'un ne olduğunu UEFA ve CAS da açık açık tescilledi. Bu noktada işlenilen suçların tespit edilmesinin getirdiği cezai müeyidelerin hesabını Trabzonspor'dan değil, şikeyi yapanlardan sorun.


Son bir söz de Trabzonsporlular'a... Görüyorsunuz ki yine ötekiyiz... yine günah keçisi ilan ediliyoruz ve yine yalnızız... Şehrin ve camianın haklarını koruması gerekenler yine ortada yok... AMA her ne olursa olsun kanunlar ve kurallar içerisinde kalıp hakkımızı bu yolla aramalı ve temin etmeliyiz. Haklı olmak kadar haklı kalmak da önemli.